Monday 12 November 2012

Kendimi sabote ediyorum...

Korkuyorum yalnızlıktan.

Kendi kendimi sabote ediyorum bir yandan da.
İlişki yaşama ihtimalim olan insanlardan kaçıyorum,
Beni biriyle tanıştıracakları ortamlara gitmiyorum.

Peki neden kendimi sabote ediyorum?
Hazır değilim belki de.
Peki hazır olmadığım bir şeyin özlemini çekerken, ona kavuşamamak paradoksunun acısını hak etmek için ne yaptım ben?

İntox oldum bi kere. Hastaneye yattım tansiyon düşüklüğünden. Çokça tansiyon hapı almış olmamdan mütevellit. Ondan mı cezalandırılıyorum acaba? Tanrı en azından rüyalarımızda cevap veremez mi bize? Bu mu yani sebep?

Sanki hayat bir oyun gibi. Ve ben sevgili levelini bir türlü geçemiyorum. Sevgilim olduğunda da evlilik leveline geçemiyorum. Hatta hop sevgililikten önceki levele geri dönüyorum. Sonra hırs yapıyorum. O level illa ki geçilecek. Yemeden içmeden düşünmeden oynuyorum tekrar tekrar. Ama hırs yaparken bi yandan da hoop, yerdeki lav çukuruna kafa göz dalmışım. Ellerim nasır tuttu, oynamaktan da yoruldum ama o hırs içimi kemiriyor. Yahu insan aşkı evliliği hırs edinir mi?

Bugun antidepresan kullanmama rağnem oturdum telefonda en yakın arkadaşımla konuşurken ağladım. Ki antidepresan kullanırken ağlamak zordur, gelmez bir türlü içinden. Hüngür hüngür ağladım.

Peki şimdi ne yapacağım.
Sıçtım sıçtım nasıl toparlayacağım.

Şu çocukla tanışana kadar kendimi bi açıklasam mı kıza naapsam.
Yanlış tanıdı beni, benim yüzümden hem de. Ya ben ideal sevgiliyimdir mi desem. Kesinlikle sandığın gibi şırfıntı değilim mi desem? Ya da henüz tanımadığım bir sevgili adayının yakasından mı düşsem. Dünya üzerinde hiç bana göre düzgün erkek kalmadığı hissiyatından nasıl kurtulsam.

Kafamı duvarlara mı vursam, duvarları ağzıma mı alsam, naapsam naapsam....

No comments:

Post a Comment