Monday 8 August 2011

Bir Düş

İnsanın kendisini çaresiz hissettiği zamanlar vardır. Ben kendimi en çok başarısız hissettiğimde çaresizlik duygusu gelir oturur içime. Böyle zamanlarda canım hiçbirşey yapmak istemez. Çabalamak ve iyileşmek istemez. Sadece hiçbirşey yapmamayı ister. Hiçbirşey yapmadan yaşamak hayal edemeyeceğiniz kadar çok büyük bir lükstür aslında.
Bugün saçma sapan bir düşünce geldi oturdu beynime. Sürekli hayalini kurduğum ve beni inanılmaz rahatlatan bir düşünce. Keşke olsa, keşke yapabilsem dediğim. Yapamayacağımı bildiğim için belki de bu kadar çok hayal ediyorum onu. Elime keskin bir bıçak aldığımı hayal ediyorum, sonra onu sağ göğüs kafesimin altına batırdığımı. Kendimi öldürecek kadar değil ama. Sanırım bu ayarı yakalayamamak ürkütüyor beni, bir de canımın ne kadar acıyacağını kestirememem. Karaciğerime doğru saplıyorum. Karaciğer kendini çabuk yenilermiş ya, ölmeyeceğim bu hesapla; ama ağır yaralanacağım. Hastaneyi arıyorum sonra hayalimde, kendimi kazara bıçakladığımı anlatıyorum, karnıma bastırıyorum kanamasını engellemek için, sürünerek kapıyı açıyorum geldiklerinde, ve o anda bayılıyorum. Gözümü açtığımda ameliyattan çıkmış ve rahatlamışım. Annem yanımda duruyor gülümseyerek. Sevgilim bana iyi davranıyor, benimle ilgileniyor hep, gözümün içine bakıyor. Ağır bir ameliyat geçirmişim. O anda hiçbir iş  benden önemli değil. Ne hazırlamam gereken raporlar var, ne bakmam gereken şikayetler. Hatta biri benden bunları isterse onu azarlama hakkım bile var. Annemle sevgilime gerçeği de söylemeyi planlıyorum, ki bu durumda sadece ağır bir ev kazası geçiren bir insan değil, yaptığı işten ölesiye nefret eden ve bu nefret ile psikolojisi kendine zarar verebilecek ve hatta kendini ölümün eşiğine getirebilecek kadar bozulmuş bir insan oluyorum. Bu durumda istifa edebilmek de ne kolay olurdu.