Tuesday 6 November 2012

30 yaş bunalımı

28 yaşındayım.

Aslında tam olarak 28 yıl, 1 ay, 19 gün, 10 saat 12 dakikalığım.
Ve her geçen saniye durdurulamayacak şekilde büyüyorum.

2013 yılına girdiğimizde daha henüz Ocak ayında olmamıza rağmen 29 diycekler bana. Ah yalnız Türk kadınının 30 yaş bunalımı, hoşgeldin bakalım.

Kedi mi alsam diye düşünüyordum. Bi o eksikti çünkü. Kedili, evde kalmış, 30 yaşında bir kız kurusu olayım. Gözlük, renkli uzun etekler ve dağınık saçlarımla konsepti tamamlarım artık. Zira geçen gün yavru kedilerini sahiplendirecek birine yazdığım maili dönüp tekrar okuduğumda bu pis gerçek çotank diye yüzüme çarptı.

"Merhaba, ben 28 yaşında, yalnız yaşayan, bekar, hiç evlenmemiş, çocuğu da olmayan bir kadınım. Şimdi de kedinize talibim."

Ben olsam bu kadında bir arıza vardır diyip vermem kedimi. Kaba tabirle bu kadına saksı bile emanet etmem. Kimse layık bulup evlenmemiş. Sevmemiş. Sevgisiz kalmış ki bir kedi bulayım da akşam onu seveyim diye bakıyor. Kısacası zavallı. İşte benim gözlerimden bana kısa bir bakış.

Tüm ilişkilerimde evlenmek istedim. Ama hiç bir erkek arkadaşım benimle evlenmek istemedi. Kimisi evleniriz diyip sonra "Manyak mısın kızım daha lisedeyiz" dedi, ki mantıklı...
Kimisi benimle sevişip sevişip, "ama sen bakire değildin, evlenmem ben senle" dedi, ki Allah olmayan boyunu devirsin.
Kimisiyle 3.5 yıl boyunca ha bu yıl ha önümüzdeki yıl evlenmeye razı gelir diye beraber yaşadım. Aykırı olduğumdan ya da evlilik karşıtı olduğumdan değil, evliliğe bir ön hazırlık gibi gördüğümden beraber yaşamak istemiştim. Ama konu komşu, eş dosta karşı da "amaaan, evlilik nedir bir imza canımmm" diyerek cool kızı oynamayı da ihmal etmedim. Bu arkadaş da yurt dışına gitti ve biz koptuk tamamen. Ki buna şu an sövemeyecek kadar kırgınım. Başka biri var dediğinde intihara yeltendim. Sonra "aslında başkası yoktu da sen gelme diye öyle dedim" dedi inandım. "E gel madem çok istiyorsun" dedi gittim. "Taşın istersen, birlikte yaşadığımız ev sana iyi gelmiyor, annem de senin boşalttığın eve taşınsın, biz yine birbirimizi seviyoruz, ama sen buraya gelme ben senin sorumluluğunu alamam, orda da cepte dur istersen ama evlenmeyiz yani ama seni de seviyorum, geve geve geve..." dedi ve ben taşınınca da herşey bitti gitti.

Şimdi önümüze bakalım diyelim.
Psikoloğumun dediği gibi "Her yaşta, ve her zaman uygun erkekler var, sadece senin hazır olman önemli".

Peki ben, hiç kırılmamışım, hiç üzülmemişim gibi nasıl seveceğim birini tekrar, nasıl mutlu olacağım; hiç kandırılmamışım gibi nasıl inanacağım birine?

Şimdi yine mi yaşayacağım herşeyi en baştan?
Birini bulup, sevip, inanıp, aşık olup, güvenip kazık yiyip, bir sonrakine güvenim eksilerde mi başlıyacağım yine.

Ya da gevrek gevrek "Ben en az beş sene daha evliliği kesinlikle düşünmüyorum, sonrası Allah kerim, keh keh keh" diyen bir öküzü benimle evlenmeye ikna etmeye mi harcayacağım bi 3 senemi daha. Yağma yok bu sefer; en baştan sezdim mi evlenmeyeceğini adamın, direk vınlarım söyleyeyim. Varsın bu sefer de onlar benim arkamdan küfretsinler. Bencil desinler, kalpsiz desinler, korkak desinler, hatta karaktersiz desinler. Salak demesinler de varsın gerisini düz gitsinler. Umrum değil. 28 yaşındayım, 31-32 olunca, hayde bre pehlivan diyip tekrar toparlanamam ben. Yine canıma kastetmesinler...

Lakin ümit etmek için bile enerji gerekiyor. Enerjim az, mecburen idareli kullanıyorum bu aralar.

No comments:

Post a Comment