Tuesday 13 December 2011

Cennet ve Cehennem üzerine

İntihar etmenin insanı direk cehenneme götürmeyeceğini bilsem şimdiye kadar elli kere hayatıma son vermiştim. Cehennem ateş belki, ama Allah'a yakın oluyorsun, ben bu dünyada çok ihmal edildim, ona çok uzak kaldım diye tıpkı şımarık bir çocuk gibi düşündüğüm de oldu.


Beni intihar etmekten vazgeçiren en önemli şey ise izlediğim bir film aslında. Robin Williams'ın oynadığı "What Dreams May Come", ya da Türkçe'ye çevirilmiş hali ile "Aşkın Gücü". Filmde kullanılan cehennem tasfiri beni inanılmaz etkilemişti. Herkesin cehennemi farklıydı orada. Kimi insanlar için boyunlarına kadar çamura gömülmekti cehennem, kimi insanlar için ise sonsuz bir yalnızlık. Ben ki en çok yalnızlıktan, terk edilmekten, istenmemekten, bırakılmaktan ya da başka birine tercih edilmekten korkarım bu hayatta, o zaman benim de cehennemimin öyle olma ihtimali vardı. Kutsal kitaplarda bahsedilen cehennem ateşinde dünyada bıraktığımız bedenimizin değil, bir metfor olarak ruhumuzun yanmasından bahsediliyor olabilirdi. İşte bu düşünce, ne kadar acı çekersem çekeyim, bu acıyı sonsuzlaştırmaktan korkmama ve intihar düşüncesini bir opsiyon olarak kullanamamama sebep oldu.


Bu aralar çok acı çekiyorum. İşim yok, sevgilim yok, geleceğe ait planlarım yok, bunları tekrar elde edebileceğime dair güvenim de yok.  Hepsi birden birkaç ay öncesinde varlardı ve aniden yok oldular. 27 yaşındayım ve 30'a 3 kala bunlar bir kadın için çok ağır geliyor. Acıdan bazı geceler uyuyamıyorum, bazı geceler ise sabaha karşı yatıp güneş batıncaya kadar yataktan çıkmıyorum. Kendimi hayat tarafından reddedilmiş hissediyorum. Ben Tanrı'nın bir başarısızlık örneğiyim. İlişkiler konusunda, iş ve kariyer seçimi konusunda, yaşamdan zevk alma konusunda, güçlü olma konusunda. En iyi okullardan en iyi bölümlerden mezun olmak; aşık olduğun adama safça içini açabilme güdünü korumak; ortalamanın üstü güzellikte bir kadın olmak; 3 sene her hafta analitik psikoterapi görmek; çevrende seni seven arkadaşlarının olması; sevgilin ile zamanında aynı evi paylaşabilecek özgürlüğünün olması; bunalıma girmemek için sinemaya, tiyatroya, konserlere, gece klüplerine gitmek; kendini oyalamak için kitaplar okumak, yürümek, yogaya gitmek, masaja gitmek hiçbiri hayattan zevk almamı sağlamıyor. Hayattan tekrar zevk alabileceğime dair inancım da yok malesef. Tekrar aşık olabileceğime dair inancım yok, aşık olsam da doğru erkeğe aşık olabileceğimi sanmıyorum. İş ve kariyer konusunda da kafam toz ve gaz bulutundan ibaret.

Şimdi Robin Williams'ın "What Dreams May Come" filmi yine önümde duruyor. Bu sefer de cennet kavramı kafamı çok kurcalıyor. Bu aralar yaşadığım acıdan çıkış yolu aradığım için ölüm opsiyonunu zorlamak istiyorum biraz. Diyelim ki öldüm, yani ben intihar etmedim ama kahrımdan öldüm diyelim. Hık diye gittim mesela. Farazi olrak konuşuyorum; Allah tüm günahlarımı, özgür cinsel yaşamımı, açık saçık giyinmelerimi de affetti ve beni cennete göndermeye karar verdi diyelim. E ben mutsuzum ama, sevdiğim adamı istiyorum, ama o beni istemiyor, yani birlikte olmak istemiyor benle. Bu nasıl cennet? Ben nasıl mutlu olucam orda? En büyük korkum zaten yalnız kalmak; yeşillikler, meyveler, istediğim herşey var ama istediğim adam yok; yalnızım. Gel de çık işin içinden. Bu aralar buna çok takmış durumdayım. Bir cevap arıyorum. Kur'an a başvurmayı da denedim. Yasin suresi 55-56-57 numaralı ayetler:

55-"Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler." (e ben tek başıma zevk süremiyorum ki sıkıntı orda, benim derdim içimde, ölünce bitmedi ki nasıl olucak??)

56-"Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar." (İşte bu! Onlar ve eşleri, ben naapıcam peki yalnız yalnız, yalnızlık duygusu kavurur beni, şimdi cennette miyim yani ben? bu benim için özel yapım cennet görünümlü bir cehennem olmasın? Herkesin çifti yanında varsa demek ki bu dünyadaki sevmek, aşık olmak gibi insani duygular da orada hala geçerli. Herkes bir başına değil çifti olanlar çiftiyle birlikte, yalnız olanlar sadece cehennemlikler mi yoksa)

57-"Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır." (Benim dileğim sevdiğim adam ise noolucak, o yok yerine portakal verelim mi diyecekler? Diyelim ki o da beni istemiyor, bana ona benzeyen bi adam verip kandıracak mı Allah beni -ki hiç istemem ve bana böyle bir haksızlık yapmaz diye umuyorum-, ya da ne olacak?)


Bu soruların cevaplarını da henüz bulabilmiş değilim. Ya da Cennet ve mutluluk kavramlarını örtüştürmekte mi hata yapıyorum acaba? Ama zevk sürerler diyor, e bu mutluluk demek değil mi? En iyisi ben biraz daha düşüneyim, biraz daha okuyayım. Ama yaptığım hesaplar doğru ise; cennete gitme ihtimalim doğrultusunda, şu an bu kadar üzgünken orada mutlu olma ihtimalim bulunmayacağından, bir süre daha ölemeyeceğimi düşünüyorum.

Daha acılar var benim için bu dünyada yaşanacak, belki bittiklerinde yerlerine güneş açar yeniden...

No comments:

Post a Comment