Saturday 21 July 2012

Ben sana gel diyemem, "gel"in ömrü az olur !?...

Uzun süredir yazamıyorum.
Kitlendim, tıkandım.
Yoruldum belirsizliklerden.

Amerikaya gittim. Bir haftalığına. Sevdiğim adamı görmeye. Sözde kafamı netleştirip dönecektim. Ama öyle olmadı tabii ki. Salak ben. Ne bekliyordum ki.

Kafam iyice karışmış, geleceğe olan bakışım iyice bulanmış, daha kararsız, daha şaşkın, ne yöne gideceğini bilemeyen, sersem sepelek bir şekilde yurda döndüm.

Durumu özetlemek gerekirse. Biz orda seviştik, koklaştık, öpüştük yiğiştik falan. Alışverişe gittik, birçok şeyi o aldı. Güzel yemekler yedik. Bol bol sushi yemeye çalıştım tabii ki. Kendim de alışveriş yaptım. Uçak paramı vermeyi istedi, ben de aldım.

Bir akşam sadece biraz romantiğe bağladım ben. "E noolucaz biz" tribine girdim. "Ben sana gel diyemem, senin orda mutlu olduğun bi işin var, gelirsen ve biz anlaşmaz isek onun sorumluluğunu alamam" dedi. Gururum kırıldı biraz tabi. "Ayrılalım mı?" dedim. "Onu da istemiyorum, seni seviyorum" dedi. "E bok ye" diyemedim, oturup ağladım. Sonra o da ağladı. Ağlayan erkeğe de hiç dayanamam, çözüldüm yumuşadım hemen.

Şu an ev bakıyorum. Bi ev buldum. Ama kafam bok gibi karışık. Sanki dondum kaldım. Karar vermeye çalıştığımda bi ağlama tribi, bi hüzün, halsizlik ve uyku hali beliriyor bünyemde. Bünye de bi salak, zora gelince kış uykusuna yatmaya hazırlanan bir ayıcık kadar uykulu oluyor.

Şimdi..... Ben bilemedim, bilen varsa söylesin.
Asiye nasıl kurtulur?