Tuesday 24 January 2012

Depresyon

Sanırım bazı insanlar depresyona girmeye daha yatkın oluyorlar. Genetik midir yetiştirilme tarzından mıdır bilmiyorum. Ben de o depresyona yatkınlardanım. Bir yanım hep hüzünlü ve ürkek kendimi bildim bileli. Sevdiklerime deli gibi bağlanıyorum. Az insanı alıyorum hayatıma çünkü hayatıma aldıklarımı çok derinlere oturtuyorum. Sonra kayıpların ardından derin bir melankoli, hüzünlü bir yalnızlık ve kocaman boşluklar kaplıyor içimi.

Ve depresyon. Çünkü biraz önce saydığım duyguların hiçbiri ile baş edemiyorum. Geldikleri an sonsuza kadar kalacaklarına inanıyorum. Hiç geçmeyeceklerine inanıyorum. Sonsuza kadar kanayacak içim, sonsuza kadar yalnız kalacağım, bu mutsuzluk son nefesime kadar peşimi bırakmayacak, yalnız ve mutsuz bir kadın olarak, muhtemelen de acı bir hastalıktan sefalet içinde öleceğim.

Bu noktada depresyon geliyor işte. Çaresizlik en temel besini depresyonun. Çaresiz olduğuna duyulan inanç. Beklemek ile hiçbir şeyin geçmeyeceğine duyulan inanç.

Kimi insanlar mutsuzlukları yokmuş, ya da olan kötü şeyler onları mutsuz edemezmiş gibi davranırlar. Umrumda değil aştım ben bunları gibi. Kimileri gerçekten aşmıştır. Bu aşmış olanlar için hava gayet hoştur, mutluluğu tekrar yaklayabilirler. Ama diğerleri sadece rol yapmaktadır, ve bu rol yapma mutsuzluklarını bilinçaltına iterek olayları karmaşıklaştırır.

İşte olaylar karmaşıklaşmasın diye ben mutsuzluğumla yüzleşiyorum. Ama ne yüzleşme. Bazen deli gibi abartıyotum. Yüzleştikçe kahroluyorum; kesin bunu hak edecek birşey yapmışımdır diyorum. 27 yılın sonunda bulunduğun yere bak "başarısız" diyorum kendi kendime. Sanırım yüzleşme ile kendine acı çektirme arasında ince bir çizgi var ve ben o çizgiyi baya bir aşıyorum.

Sonsuz ve koşulsuz aşka inanıyorum hala. Bazı insanların birbiri için yaratıldığına, ruh eşi diye bir şeyin var olduğuna. Hayat bana bunun var olmadığına dair örnekler gösterdi ama aslında var olduğuna ve sadece benim karşıma çıkmadığına inanıyorum.Ya da daha kötüsü bazen karşıma çıktığına ama benim bunu kaybettiğime ve bir kez daha asla karşıma çıkmayacağına inanıyorum. Kalbini koşulsuz açabileceğin, dürüstçe her düşünceni fikrini paylaşabileceğin, özgür, kısıtlamasız, kıskançlığın düşük dozlarda olduğu ve bu düşük dozlardaki varlığının kavga ve mutsuzluk değil bir cinsel enerji patlamasına yol açacağı bir ilişki. Sanırım yıllarca çok fazla türk filmi ve yabancı romantik komedi izlediğimden bu inancımı kaybedemiyorum.

Bu inanca sarılmaya çalışıyorum en derin depresyon anlarımda. Aslında yok demeyin, olmayacak demeyin bana. Çünkü ağlamıyorsam içimi kanırta kanırta, nedeni bu inançtır elimde kalan.

No comments:

Post a Comment